25 Ağustos 2020

"Pandemi Döneminde Okullar Açılmalı Mı?" Sorunsalı

       Merhaba değerli okurlar. Bu postta sizlere gündeme oturmuş veya oturmakta olan bir konudan bahsedeceğim. Yazıma başlamadan önce belirtmek istediğim bir husus var. Bu konuda olan tartışmaların hepsi tek taraflı düşünülmüş olduğu için hiçbir sonuca varılmış değil. Sadece birkaç tane sebepten okullar açılsın veya açılmasın diyen insanlarla dolmuş ortalık. Ben bir çok yönden inceleyeceğim bu durumu umarım bunu başarabilirim.

       Öncelikle yazının başında fikrimi söylemem istenirse bu "Okullar Açılsın" olur. Okulların açılması gerektiğini her söylememde bir takım insanlar fikrimin saçma ve aptalca olduğunu, fikrimi Avrupa  ülkelerinden örnekler vererek çürütmeye çalışıyorlar. Bir kişi bile sormuyor neden düşüncemin bu şekilde olmadığını. Bu fikre en karşı çıkan kesim ise ilkokulda çocuğu olan kitle ile üniversitenin amacının öğrenmek değil geçer not almak olduğunu sanan kitle. Ailelere çok da bir şey diyemiyorum bilgisizliklerine veriyorum çünkü çocuklarına gribin, koronadan çok daha zarar vereceğinden pek de haberleri yok. Korona gibi bir hastalığın çocukları için tehlikeli olmadığını bilmiyorlar (çocuğumun sağlığını düşünüyorum diyenler için söylüyorum). 


       Söz meclisten dışarı diyerek kendimi sağlama alayım öncelikle. Aileler çocukların öğrendiklerinden çok aldığı notlarla ilgilendiği için bilemiyorlar okula gitmek ile gitmemek arasındaki farkı. Aldığı nota göre ödüllendirilen bireyler, önemli olanın not olduğunu kafalarına koyuyor ve hayatını da bu şekilde yönlendiriyor. İlkokulda yüksek notlar alıp takdir toplayan arkadaşlarınızın ileriki hayatlarındaki başarısızlığı buradan gelmektedir. Eğitimin para için gerekli olduğuna inanmış ve bunu uygulamaya almış olan eğitimsiz bir aileden beklenen bir tablodur bu. Eğitimin önemini kavramamış bir ebeveynden beklenen de tabii ki okulların açılmasına karşı duruşudur. Bir konuda ailelere hak verebilirim o da çocukların virüse karşı pek bilinçli olamayacağı konusu. Çocuğun hasta olması demek bir çok kişinin hasta olması demek, çocuk virüs bilincini kafasında oturtamadıysa işte sorun gerçekten büyük noktalara varabiliyor. Eğer sistematik bir şekilde önlemler alınırsa okullar ve öğretmenler bilinçli davranırlarsa pek bir sorun yaratacağını sanmıyorum.

       Üniversite için konuşacak olursam eğer ben kesinlikle açılmasından yanayım. Sebebi çok net aslında çevremde çok üniversiteli öğrenci var ve derslerden nasıl geçtiklerini çok güzel gözlemleyebiliyorum. Henüz bir dönem geçti aradan ve o dönemde gördüğü derslerden hiçbir şey anlamayan öğrenci doldu ortalık. Üstüne bu öğrenciler yaz okulunda bir dönemi dolduracak kadar ders aldılar ve onlar için amaç olan ortalamalarını yükselttiler; çünkü yüksek ortalama onlar için para demek. Öğrencinin başlangıç derslerinin bu şekilde boş olması, kuracağı binanın temelinin sağlam olmayacağı anlamına gelmektedir. Bu yüzden eğitimin işleyebilmesi için kesinlikle üniversitelerin açılması gerekmektedir. Eğitim insanlığın elinde tutması gerektiği en önemli hazinedir. Paranın Bilgiden daha büyük bir hazine olduğunu düşünmüyorum.


       İnsanoğlu yıllar boyu oluşan bilgi birikimleriyle şu anki konumunda bulunmaktadır. Her geçen gün birikmiş olan bilgiye bir yenisi ekleniyor. Giydiğiniz tişört, kullandığınız bardak, sürdüğünüz araba hepsi bu birikimin sonucu ile gelişmektedir. Ne yazık ki insanoğlunun büyük bir bölümü bu birikimden yararlanmayı ve bu birikime bir şeyler katmayı reddetmektedir. Bu insanları çok iyi tanıyorsunuz, hepinizin çevresinde bulunan primatlardan bahsediyorum. Primat bir günde neler yapar düşündünüz mü hiç? Uykularından uyanırlar, yemeklerini yerler, sosyalleşirler, temizlenirler, canları sıkıldığında oyunlar oynarlar, seks yaparlar, kavga ederler... daha da tanıdık gelmeye başladı değil mi? Siz de bir primat mısınız yoksa kitaplarda geçen, filmelere konu olan, bu hayatta sıradan hayvansal iç güdüsü ile çizilmiş yolundan ayrılmış birer bilinçli bireyler misiniz? "Sizler paranız kadar değilsiniz"[1] Dünyada para için çalışıp paraya hizmet etmek için gelmediniz.


[1] - Chuck Palahniuk, Fight Club, 1999

19 Ağustos 2020

Cream - Bir kısa film

 

    Merhabalar değerli okurlar bugün sizlere yazdıklarımı okutmanın aksine David Firth yapımı olan bir kısa filmi göstereceğim. Distopyanın bir ütopyayla harmanlanmış hali diyebileceğimiz bu kısa film, toplumun basit bir belgeselini sunmuş adeta. Halkın adeta bir kukla olarak yaşadığı ve çoğumuzun bunun farkında dahi olmadığı bu dünyada, mükemmel bir keşfin hikayesini anlatıyor Firth. Buyurun daha fazla uzatmama gerek, demek isteyeceğim her şey kısa filmde mevcuttur.


13 Ağustos 2020

Bilinçsiz Sosyal Ağ

    Merhabalar değerli okurlar, gün geçtikçe sakalım uzamaya başladı. Kökü bende tabii ki uzayacak fakat sakalın uzaması demek boşa geçen bolca zaman ve harcanmakta olan bir hayat demek. Yaz geldi, aslında geldi demek doğru olmaz çünkü ağustos'u yarılamak üzereyiz; fakat ben halen yerimde saymaktayım. Zamanın en büyük hastalığına yakalanmış sayıyorum artık kendimi: Tembellik...

    Evlerde oturarak her bir işimizi halledebildiğimiz bir çağa geçiş yapmaktayız hızla. Artık köşedeki markete gidemez olduk, yemek yemeye gidelim yerine söyle kapına gelsin muhabbeti başladı. Haliyle de günlük hayat distopya kurgularındaki gibi olmaya başladı. Yine bu tip sıradan bir gün dışarı çıkmaya karar verdim kitap almak için. Kendi kendime karar verdim o gün bari dedim kitabı telefondan okumayayım gidip alayım. Öyle de yapmak adına düştüm yola. Dolmuşa binildi ve indikten sonra 10 dakikalık bir yürüyüş başlamış oldu. O sırada görmüş olduğum bir yazı dikkatimi çekti. Yolda yürürken Hacıkızı'nın(lahmacuncu) bir kampanyasına ilişti gözüm. Kampanyanın başlığında "Evde yemek yapmanıza gerek yok" yazıyordu. Bunu gördüğüm an biraz tuhaf hissettim, düşündürdü beni yolumda yürürken. Lanet bir şekilde de huzurumu bozmuştu bu yazı. Tabii ki biliyordum şirketlerin paradan başka hiçbir şeyi umursadığını ama yine de tuhaf hissetmiş bulundum işte. İnsanlığın geldiği hale dönüşmesi bir film şeridi gibi geçti aklımdan. Gün geçtikçe insanoğlu daha da tembelleşmekte. Artık insanlar da birbirini kullanmaya başladı tabii ki, yani kılını kıpırdatmadan keyfinin olmasını beklemekte. Hal böyle olunca da düşünüyorum böyle bir yaşam modeli istiyor muyum diye. Elbette isteyecek bir sürü insan olacaktır. İsteyecek olanlara tabii ki bir şey demiyorum. Herkes kendi hayatını yaşar.

    Dev şirketler... Daha fazla para kazanmak için insanların hayatlarına girmeyi ve insanları kandırarak insanların duygularıyla oynamayı kendilerine hak görüyorlar. Şimdi oradan insanların kafası yok mu da böyle şeylere kanıyorlar diye. Tabii ki herkesin aklı var fakat bu aklı sizin yönettiğiniz de şüpheli. O yüzden reklamlar insanları etkileyebilecek tipte yapılmaktadır. Yani ister istemez sizler de bu oyunun bir parçası oluyorsunuz. Tavsiye vermekten nefret ediyorum ama hiçbir şekilde şirketlere güvenmeyin. Aslında şirketleri yöneten de insanlar. İnsanlara da güvenmemek gerek. Hayat bir savaş sahası ve bu savaş sahası çok kanlı bir yer.

Kafamda bir sürü düşünce olduğundan pek spesifik yaklaşamadım konuya. Çorba gibi, sonucu olmayan bir deneme yazmayı başardım. Buraya kadar okuduysan teşekkürler seviyorum seni.

fat humans

İnsanın Elinden Kayan Yaşamı

      Selamlar değerli okurlar. Buralara uğramayalı yaklaşık bir yıl oldu. Keyifle yazdığım blogum, iş hayatıma yoğunlaşmamla birlikte diğer...