26 Aralık 2019

KIŞ

Herkese merhabalar değerli okurlar. 2019 yılının son postu ile karşınızdayım. 2020 Yılında daha fazla post göndermeyi diliyorum sadece. Ne kadar fazla yazarsam o kadar yakınlaşmış olurum. Tüm okuyucularıma mutlu ve huzurlu yeni bir yıl dilerim. Bilimden hiçbir zaman vazgeçmemeniz dileğiyle.



Ne zaman kış aylarında bir şeyler yazmaya kalksam kendimi St. Petersburg'dan Moskova'ya giden bir trenin vagonunda buluyorum. 4'er kişilik kompartımanın penceresinden görüş mesafesi birkaç metre kadar olan dışarıda, sert bir rüzgarın etkisiyle savrulan kar tanelerini izler gibi oluyorum adeta. Bir yandan trenin çıkardığı mekanik sesler, bir yandan sıcak bir samimiyet ile konuşan insanlardan gelen tatlı sesler. Yoğun ve nemli olan atmosferde burnuma gelen hafif pas ve kömür kokusu.



Belki soracaklarınız vardır, hemen cevaplayayım; daha önce ne St. Petersburg'da bulundum ne de Moskova'da bulundum. Bu hislerimi mükemmel betimleme güçleriyle bizlere romanlarıyla aktarmış olan Rus yazarlardan alıyorum. Bizlere o kadar mükemmel bir şekilde anlattılar ki bulundukları ortamı, adeta onlarla birlikte yaşadık tüm olanları. Bize gösterdiler görmemiz gerekenleri. Haklılığı, haksızlığı bize tanıttılar güzel bir şekilde. Bu yüzden okuyun efendim. Okuyun ki anlatımların mükemmelliği içerisinde bir gezintiye çıkın.
Şimdi konumuz tabii ki de Rus yazarlar değil. Onlardan bahsetmeyi çok isterdim fakat bu post olması gerekenden epey uzun olurdu. Tembel bir insan olduğum için gözümde epey büyüyen bir şey bu. Bu postta sadece kış aylarından bahsedeceğim sizlere. Kış ayları hakkında düşündüklerimin üzerinden geçeceğim sadece.

 
   Benim de dahil olduğum büyük bir kitle kış mevsiminin diğer mevsimlerden daha güzel olduğu kanısında. Kış ayları sadece kar yağdığı için güzeldir diyenlerden değilim elbette. Kış her haliyle güzeldir. Soğuğu ile, sessizliği ile, insanları temkinli hale getirişiyle, insanları dinçlendirmesiyle mükemmel bir mevsim halini alıyor:


  •   Soğuk havayı seviyorum, soğuk hava yuvası olanlar için harika bir şey. Evsizlerin ve sokak hayvanlarının kış mevsiminden nefret etmesi için bir çok sebebi var bu konuda.
  •   Sessizlik dedim çünkü kış aylarında sokaklar normalden daha sessiz oluyor ve sadece kışı sevenlerin sıklıkla dışarı çıktığı bir hale dönüyor sokaklar.
  •   İnsanları temkinli hale getiriyor çünkü kış ayları karınca ve ağustos böceği hikayesindeki gibi hazırlık isteyen bir mevsim. sürekli tetikte olmalısınız ki hiçbir işiniz aksamasın.
  •   Soğuk havanın insanlar üzerinde kayda değer etkileri mevcut. Soğuk havada yapılan egzersizin kalitesinin çok daha etkili olduğu kanıtlanmış gerçektir (Murat Erdoğan - Soğuk Ortamda Egzersiz ve Fiziksel Aktivite - Makale)
  •   Soğuk havanın beyinde de gayet güzel bir etkisi var. İnsanların daha planlı olmasını sağlayıp yaptığı işten sıkılma süresini geciktirir. Soğuk havada daha odaklıyızdır. Dikkati artmış bir beynimiz bize merhaba der.




Demem o ki soğuktan korkmayın değerli okurlar. Soğuk ile birlikte yaşamayı öğrenmeye çalışın. Soğuk ile birlikte yaşamayı öğrenirseniz, ondan bu denli korkmazsanız siz de kış ile dost olabilirsiniz. Bu keyifli mevsimin tadını çok daha güzel bir şekilde çıkarmış olursunuz.


15 Haziran 2019

Last Day of June

       Herkese merhabalar değerli okurlar. Kısa bir süreliğine ara vermiş olduğum bloguma güzel bir şekilde geri dönüş yapmış bulunmaktayım. Blogumun formatına en uygun paylaşımlar ile devam etme niyetindeyim.
      Bugün sizlere tatlı mı tatlı bir oyundan bahsedeceğim. Şöyle bir blogda gezdiyseniz, az çok ne tarz oyunlardan bahsedeceğim hakkında bir fikir sahibi olabilirsiniz. Eğer hikaye görmek ve oynadığınız oyundan kitap okuma tadı almak istiyorsanız blogumu şöyle bir gezintiye çıkmanızı öneririm.


       Last Day of June, oyuna başlar başlamaz bizi çok değerli bir sanatçının olan Steven Wilson'ın şarkısı karşılıyor. Zaten oyuna başlamadan önce "bu oyun bana bir yerden tanıdık geliyor ama nereden?" diyip duruyordum ta ki Steven abimizin şarkısını duyana dek. Beynimin hafıza bölgeleri çalışıp beni o malum klibe gönderdi. İşte o zaman da içim gerçekten rahatladı, bu oyun vakit kaybı olmayacaktı.

     
        Oyunumuzun ufak bir konusundan bahsedecek olursak; Geçmişte çok kötü şeyler yaşamış bir adamın geçmişteki bir takım olayları değiştirebildiğini fark etmesine dayanıyor konu. Çaresizlik içinde tüm olasılıkları düşünerek geçmişteki olayları değiştirmeye çalışıyor. Tabii ki bunu yaparken siz oyuncudan yardım alıyor. Hem geçmişe gidip bir şeyleri değiştireceksiniz hem de hepsinin düzgün çalışması için sıraya koyacaksınız. Daha fazla anlatırsam güzel bir spoiler vermiş olacağım, o yüzden şimdilik bu kadar hikaye yeter.



       Oyun üçüncü şahıs kamerasıyla karşılıyor bizi, yumuşak olan kısıtlı bir kamerası mevcut. Oyunda çevreyi gezerken ufak detaylar ve renk kullanımı gerçekten ilgimizi çekiyor ve mest oluyoruz.

Oyun içi diğer görseller:


13 Şubat 2019

Green Book




Yönetmen: Peter Farrelly
Oyuncular: Viggo Mortensen, Mahershala Ali
Süre: 130 dakika 
Yapım Yılı: 16 Kasım 2018
Ülke: ABD
IMBD: 8.3/10 
Benim Puanım: 9/10


    Koltuğunuzu dik konuma getirin ve şahane bir yapıtı büyük bir hayranlık ile seyre dalın. Abartmıyorum hayranlık ile seyir derken. Bu film belki de bazı fikirlerinizi kökten değiştirebilecek nitelikte bir film.
   Bu film biyografik bir filmdir öncelikle söylemek gerekirse. Yani filmde yaşanılanların büyük bir kısmı kurgu değildir. Filmi izlerken bizi en şaşırtan yönü de bu oluyor zaten.
   İnsanlar, yaşadıklarından bir ders çıkarmadıklarıyla bilinir daha çok. Bu yüzden denir ya "Tarih Tekerrürden İbarettir." diye. Birbirini izleyen yıllarda insanlar, hep aynı hatalardan ötürü zarar görmüştür. Kısacası insanlık geçmişe bakıp bu geçmişten herhangi bir ders çıkarmaz.
    Film o kadar güzel bir noktaya değinmiş ki insan etkilenmeden edemiyor. Ayrımcılığın ne demek olduğunu bize çok iyi bir şekilde gösteriyor bu film. Irkçılığın ne demek olduğunu gösteriyor bize. Diğer ırkçılık temalı filmler gibi olduğunu pek düşünmüyorum. Yönetmen teknikleri o kadar kaliteli kullanmış ve oyuncular o kadar iyi bir oyun sergilemişler ki, biz seyirciler ayrımcılığın nasıl hissettirebileceğini anlamış oluyoruz.


    Film 50'li-60'lı yıllarda geçmekte. Dönemin özgürlükçü hareketlenmelerinden bir az önce olsa gerek.
Serbest çalışan bir İtalyan asıllı kişiyi görmekteyiz filmin başında. Toplumdaki her insan gibi ırkçılık üzerine düşünmeden yorumlar yapan bir kişi Tony Lip. Siyahilere pek de sıcak bakmamaktadır, onlardan uzakta durmaya çalışmıştır. İşsiz olduğu zamanlarda Doctor diye hitap edilen bir kişinin şoför aradığını öğrenir ve iş başvurusuna gider. Doctor dendiği zaman Lip'in aklında eğitimli bir doktor canlanmıştır. O dönemde eğitimli insanlar genelde "beyaz"lar olduğu için kafasındaki resim de beyaz idi doktor ile ilgili. Karşısında bulduğu kişi siyah, tuhaf giyinimli ve üstelik tahtta oturan bir kişi olunca şaşkınlığını gizleyememiştir. İş görüşmesinde işe kabul edildiği andan itibaren Doctor ile Lip'in macerası da başlamış oluyor.

     Doctor ile Lip'in bu uzun yolculuktaki ilişkisini konu almaktadır film. Birbirine uyumlu olan iki insanın bir sürü engele rağmen nasıl bir arada kalabildiğine şahit olacaksınız bu filmi izlerken. Size tatlı bir mutluluk verecektir bu film.



İnsanın Elinden Kayan Yaşamı

      Selamlar değerli okurlar. Buralara uğramayalı yaklaşık bir yıl oldu. Keyifle yazdığım blogum, iş hayatıma yoğunlaşmamla birlikte diğer...