04 Eylül 2016

Inside



       Merhaba değerli okurlar, karşınıza Inside! Nedir bu Inside? Hani bi ara Limbo diye bir oyun vardı ya hani. Belirli bir hikayesi falan olmayan platform oyunuydu. Oyuncular kafalarına göre hikayeler üretmeye başlamışlardı. Hah o Limbo adlı oyunun yapımcılarının yaptığı bir oyun bu Inside.


      Tarz açısından Limbo ile aynı yani bir platform oyunu var karşımızda. Ama Limbo ile aynı derken 6 senede hiçbir değişiklik yok demiyorum. Kendilerini baştan sona geliştirmişler, artık 3 boyutlu, kullanılan animasyonlar çok daha gerçekçi. Şahsen ben bu oyundaki gibi animasyonları daha büyük çaplı oyunlarda görmemiştim. Çok büyük bir gelişme bu. Karakter koşarken zıplarken göze batan bir durum yok gerçek hayatta insanın koşması ve zıplamasıyla bire bir.. Takdir ediyorum oyunu yapanları. 6 sene beklediler ve ortaya gayet hoş bir oyun çıkardılar.

      Oyunun hikayesinden bahsedecek olursak pek bir şey söyleyemeyiz yine. Limbo oyununda ne diyalog ne de bir hikayenin olduğunu belirten bir yazı vardı. Aynı şekilde Inside adlı oyun da böyle. Hikaye adına hiçbir şey yok, hiçbir diyalog yok. Oyunun ilerleyişine göre gördüğünüz şeylerden kendi hikayenizi çıkartıyorsunuz. Nasıl anlıyorsanız öyle işte. Fakat bu sefer hikaye çok kapalı değildi. Anlatmak istediklerini anlatabilmişler bir miktar. Limbo'da her şeyin ucu kapalıydı neden böyle oluyor, bu çocuk neden koşuyor falan diyorduk kendimize. Inside'da çocuğun neden kaçtığını biliyoruz (öğreniyoruz bir şekilde işte).

      Oyunda benim en çok dikkatimi çeken şey seslerin muazzam bir şekilde kullanılmış olmasıdır. bende bir oyun şirketinde ses ve fx'lerden sorumluyum ve gerçekten seslerin bu denli muazzam kullanıldığı bir oyun görmemiştim daha önce. Biri kovalarken, karakterimiz korktuğunda, karakterimiz heyecanlandığında, yorulduğunda... bu durumlarda o kadar güzel kullanmış ki sesi, adeta gerçekte o olay yaşanıyormuşta biz onu izliyormuşuz gibi. O çocuğun sesindeki korkuyu heyecanı sonuna kadar hissedebiliyorsunuz.

     Son olarakta oyunun genel hikayesine ve finaline olan düşüncelerimden bahsetmek istiyorum spoiler vermeden. Oyunun hikayesi gerçekten etkileyici, kötü diyebileceğimiz insanların (sanırım bunlar üst seviye zengin insanlar oluyor) iyi olan insanları (alt seviye köylüler işçiler bunlarda sanırım) ele geçirip onların makineleştirmesini anlatıyor.  George Orwell amcamızın kitaplarında görebileceğimiz tarzda ortamlar ve olaylar. Gelişen olayların başı ve sonu yok. Her şey olmuş geçmiş biz olaya hikayenin ortasında dahil oluyoruz. İnsanlar çoktan yapacağını yapmış. Bizim karakterin kim olduğu, neler yaşadığı hakkında hiçbir fikrimiz yok. Ne kadar ucu açık olmasa da etkileyici bir şekilde düşünülmüş bir hikaye diyelim. Finale gelirsek, ben finalden hiçbir şey anlamadım desem yalan olmaz. karakterimiz amacına ulaşıyor belki ama bu hiçbir işe yaramıyor bence dünya aynı dünya değişen hiçbir şey olmuyor. Eğer bir çocuğun gözünden bakacak olursakta gerçekten mantıklı bir son olabilir. Çünkü çocuk amacına ulaşıyor ve dünya pek umrunda değil. Karmaşık ben kendi kafamdan kendi sonlarımı yazdım bence güzel. Takıldığım nokta, çok daha iyi bir son oluşturulabilirdi işte. Neyse artık. Oyunu oynamayan finalle ilgili söylediklerimi hiç anlamaz zaten. Karmaşık oldu son paragraf :D

"Yayını beğendiyseniz lütfen belirtin yorumlarınızda... teşekkürler :)"



Oyun içi görseller yayının devamında.

25 Ağustos 2016

Philippa Rice

      Merhaba değerli okurlar sizlere bugün dünya tatlısı bir sanatçıyı tanıtacağım.
      Sanatçı çizimlerini kendi hayatından esinlenerek yapmış. İsterseniz onun çizimlerindekileri kendinizde görün isterseniz de görmeyin diyor yani. Beğenmezseniz beğenmeyin beğenirseniz de ürünlerimden satın alın lütfen diyor şeker surat yaparak. Ekleyebildiğim fotoğraflar aşağıdadır.

      Eğer takip etmek isterseniz: Twitter Site Facebook  Tumblr





28 Mayıs 2016

Firewatch

     Merhaba değerli okurlar. Yakın zamanda oynadığım ve gerçekten beni etkileyen bir oyunu sizlerle paylaşmak istedim. Oyunun beni en etkileyen tarafı görsel efektlerini kullanış şekilleri ve hikayesi.



      Oyun FPS tarzında. Hiçbir aksiyon içermeyen ve elimizde harita, pusula ile etrafı gezip görerek senaryonun ilerlediği bir oyun.
      Oyunu oynarken kendimi orienteering yarışmasındaymışım gibi hissettim. Haritanın kullanımını çok daha iyi öğrendim diyebilirim bu oyun sayesinde. Bir yerlere gitmek için her zaman haritayı kullanmak zorundayız. GTA gibi dinamik bir harita yok elimizde. Yolu bulmak için harita bilgisinden faydalanmak zorunda olmak benim hoşuma gitti diyebilirim.



          Oyuna başlarken ilk olarak karşımıza bir takım yazılar geliyor ve bu yazıların karakterimizin geçmişi ile alakalı olduğunu fark ediyoruz. Karakterimizin geçmişi anlatılırken bazı seçenekler sunuyor bize. Az da olsa geçmişinde bazı değişiklikler yapıyoruz karakterimizin. Geçmişi ile ilgili yazılar geçerken arada oyuna dönüyor. Şöyle söyleyeyim oyun başında önce yazı geliyor seçiyoruz sonra oyuna dönüyor sonra tekrar yazı sonra tekrar oyun. Yazılar olmadan söylemek gerekirse oyun başında çantamızı alıp arabamıza da binip bir ormana gidiyoruz. Çalılıkların arasına doğru ilerliyoruz. Yolda yürürken karşımıza ahşap bir gözcü kulesi çıkıyor. Yeni işimiz herkesten uzakta bir kulede tek başına gözcülük yapmak. Orman yangını gözcülüğü... karakterimizin geçmişi ile ilgili her şeyi öğreniyoruz oyunun başında.



        Gözcü kulesine tırmandığımızda telsizden ses geldiğini görüyoruz ve Delilah adlı hatunla tanışıyoruz. Bizim kuleden birkaç kilometre uzaktaki kulesini fark ediyoruz o sırada. Delilah oyun boyunca bizimle telsizle konuşan bir kadın. Aslında kendisi bizim amirimiz sürekli emir veriyor ve biz emirleri yerine getiriyoruz. Oyunun ilerleyen kısımlarında zaten olaylar farklılaşmaya başlayacak. Asıl hikaye olaylar farklılaşmaya başladıktan sonra başlıyor. Oyun başlarında karakterimizin neden öyle bir iş seçtiğini daha iyi anlayabiliyoruz diyelim. Oyunun Kalan kısmını da anlatırsam zaten ciddi spoiler veririm diye korkuyorum.
   

 (Görseller için Yayının devamına bakabilirsiniz)

06 Mayıs 2016

Margaret Keane

          Merhaba değerli okurlar. Geçen hafta İstanbul'dan Isparta'ya gitmek için otobüse binmiştim. Birkaç saat geçti ve gerçekten fazlasıyla canım sıkılmaya başlamıştı ve sonunda dayanamayıp önümdeki ekranın açma/kapama düğmesine bastım. Karşıma farklı bir arayüz çıktı. Kategorileri gösteriyordu bana. İlk olarak "Film" kutucuğuna dokundum ve daha sonrasında ise açılan pencerede "Biyografi" Kutucuğuna dokundum. "Büyük Gözler" adlı bir film çıktı karşıma. Hiç düşünmeden filmin resmine dokundum ve izlemeye başladım. İşte Margaret Keane ile bu şekilde tanışmış oldum. Efsane bir çizer var karşımızda.
           Büyük Gözler çiziyor her zaman. Sebebini de küçükken geçirdiği ve 1 hafta boyunca kulaklarının duymadığı bir rahatsızlığa bağlıyordu bunu: "Kulaklarım sağır olduğunda insanları anlamak için onların gözlerine bakıyordum. O günden sonra benim için gözlerin önemi biraz daha arttı." diyordu Margaret Keane. Bu yüzden de çizdiği çoğu resmindeki karakterlerin gözleri biraz büyük ve anlam dolu oluyor. Kişisel bir yorumda bulunacak olursam: Çizdiği portrelerde sadece gözleri incelemek yeterli olur. Çünkü gözlere o kadar anlam yüklüyor ki Margaret, o portreyi ayakta tutuyor o büyük gözler.
          Kısaca tanıtmak istedim bu değerli sanatçıyı. Filmi izlerseniz ve daha çok araştırma yaparsanız nasıl talihsizlikler yaşadığını göreceksiniz bu sayede.






06 Mart 2016

The Plan



        Merhaba değerli okurlarım bugün sizlere çok farklı bir indie sinek simülasyon oyununu tanıtacağım. Oyun steam'de bedavadır. Oynamak isteyenler steam'de bulabilir bu özgün oyunu. Oyun Krillbite Studio tarafından üretilmiş olup 10 Şubat 2013 tarihinde piyasaya sürülmüştür. Oyun toplam olarak 55.6 mb'tır denemenizi isterim gerçekten.
        Oyunda bir sineği kontrol ediyoruz. Baş rolde sinek... Kesinlikle ilk gördüğümde benim de ilgimi çekti. Çünkü baş rolde sineğin olduğu bir oyuna rastlamak kolay olmuyor. İndirdim ve gördüm sineklerin çektiği zorluklara da değinmiş oyun birazcık, düşen yapraklar ve örümcek ağları... Sinekle gezintiye devam edip göğe yükselmeye karar verdim ve olay gerçekten de göklerdeymiş. Aşağıda hiç bir şey yokmuş meğer. yıldızları görüyoruz. Muhteşem bir şekilde işlenmiş oyunda o görüntüler. Biraz daha çıktığımızda bir... Neyse ya devamını anlatmayayım siz görün artık. Çok güzel şeyler var yani oyunda. Ben tavsiye ederim zaten 55 mb bir şey kaybettirmez size değil mi?..




      Oyun bittiğinde birşeyi fark ettim. O da oyundaki her yıldız oyunu oynayıp bitiren kişileri temsil ediyor. Yukarıdaki fotoğrafta da görebilirsiniz nasıl olduğunu. Mouse ile herhangi bir yıldızın üzerinde beklettiğimiz zaman oyuncunun ismi yazıyor. İsminizin görünmesi için oyunu bitirmeniz yeterli olacaktır. Sadece isim yazmakta zorunlu değil. Oyun bitince dilediğiniz şeyi yazabilirsiniz.





04 Mart 2016

Proteus




          Merhaba arkadaşlar, yepyeni bir oyunlar karşınızdayım. Aslında yepyeni oyun değil. Oyun 2011 yılında piyasaya sürülmüş. Şuan oyunu istediğimiz yerden temin edebiliriz. Oyunun web sitesinden bile. Proteus adlı oyunumuzun fiyatı 10USD'dir. Almak isteyenler Steam'den veya www.visitproteus.com'dan oyunu satın alabilirler. Çok uzatmadan oyunun tanıtımına geçmek istiyorum arkadaşlar...



        Yukarıda gördüğünüz gibi huzur verici bir şekilde karşılıyor oyunumuz bizi. Diğer oyun girişlerinden farklı olan bir özelliği de play seçeneğinin olmamasıdır. Girişte gördüğümüz adamsı şeye tıklayarak oyunumuza giriyoruz. Oyunun grafiklerinden söz etmek gerekirse çok iyi sayılmaz hatta çok iyiyi geçtim orta bile sayılmaz. Kısacası kötü grafikler. "Grafikleri kötüyse ben oynamıyom" gibi yorumlarda bulunmanızı istemem. Oyun grafiklerden ibaret değildir. Proteus adlı oyunda farklı diyarlara yelken açıyoruz. Rüyada görebileceğimiz türden yerleri geziyoruz. Kısacası arkadaşlar bu bir keşif oyunu. Gez gez birşey olduğu yok yani.



     


      Yandaki fotoğrafta gördüğünüz gibi oyun biraz renkli ve 2D gibi. Ama merak etmeyin  oyun 2D değil yani 3D gibi işte. Neyse oyun texture'lardan oluşmuyor gördüğünüz gibi. Boş renkler ve şekillerden oluşuyor. Çiçekler, böcekler, ağaçlar, kediler, köpekler, kurbağalar, tavuklar, kaplumbağalar, ateş böcekleri, baykuşlar ve benim göremediğim daha nice canlı bulunmakta oyunda. Ama hepsi de bizden kaçıyor korkaklar yani...



         Oyunumuz gece ve gündüzlerden oluşuyor ve 4 mevsim yaşıyoruz. Mevsimden mevsime atlamak için farklı yöntemler var. Böyle ateş böcekleri bir yuvarlak oluşturuyor arasına girdiğimizde zaman hızlanıyor ve bir sonraki mevsime geçiş yapıyoruz. Büyüleyici bir olayy... Büyüleyici ve bir o kadar da saçma. Ne bilim başka birşey de bulabilirlerdi bence...
(Gün batımı keyfi)

        Neyse değerli okurlarım çok fazla uzatmadan oyunun nasıl bir oyun olduğunu sizlere anlatmaya çalıştım. Kısacası bana soracak olursanız, oyuna girerken çok şey bekledim. ilk 5 dakika idare etti beni. Daha sonra sıktı diyebilirim. İlk 5 dakika için değecek bir oyun yani. Oyunu oynamak için 10$ vermek pişman eder mi bilemem artık. Orası sizin bileceğiniz iş...

Sigara Sanatı

            Eskiden yayınlamış olduğum bir postu buldum ve sigara hakkındaki fikirlerim 2 yılda nasıl değişmiş onu gördüm. Sigaraya tamamen aşığım... Yazdığım post aynen şu şekilde:

             "Merhaba değerli okurlar, bugün çok farklı bir sanat keşfettim. Çok garip bir şey ama çok hoşuma gitti. Zararlı olan sigarayı masumlaştırmışlar diyebiliyoruz bu sanatı gördüğümüz zaman. Sigaradan heykeller, yapılar yapmışlar. Kaplan deseni bile yapmışlar. Gerçekten en beğendiğim o oldu. Bazıları da sigarayı boyamışlar, farklı renkler ve desenler.. Sigarayı bırakalı zaman oldu fakat cezbediyor diyebilirim ehehe. Neyse sosyal mesajımızı da verip fotoğraflara geçmek istiyorum değerli okurlarım. "Sigara içmek birden değil yavaş yavaş öldürür. Lütfen sigara içip sevdiklerimize de zarar vermeyin. Umarım beni dikkate alırsınız" kimse dikkate almayacak belki ama şansımı deneyeyim dedim ben..."




Bin Dokuz Yüz Seksen Dört







Hayatım boyunca hep kitap yazmak istemişimdir. Belki bir zombi hikayesi belki de bir hayalet hikayesi veya bunları birbirine katıp farklı bir yapıt ortaya koymak isterdim. Ne yazık ki beceremediğim işlerden birisi de yazmak. Yani yazdıklarımla etkileyici olamam asla. Şimdi bana diyeceksiniz ki "Sen böyle düşünerek baştan kaybediyorsun" bla bla... Her zamanki klişeler. Neyse konu bu değildi. Yazmayı istediğim veya başaramadığım bir sürü şey oldu. Fakat bunların yerini doldurabilen bazı yazarlar oldu tabiki. "Yazamıyorsun madem oku" dedim kendime. Sanırım George Orwell başarısızlığımı bana unutturabilecek yazarların arasına girebilecek.

3 gün önce Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı distopik romanını satın aldım. Kitaba dün başladım ve 61. sayfaya geldim. Yazar işlediği konuyu hissettirmeyi gerçekten çok iyi biliyor. Kurduğu distopyada, o dönemdeki korkuyu ben hissettim. Karakterin ne hissettiğini hissettim. Bir kitap daha başlarında sıkar fakat bu kitap beni kendisine çekti adeta konusuyla. Romanın distopik dünyasında devlete mutlak itaat beklenen bir merkezi tek partinin yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama ile halk ve hayatı otorite tarafından kontrol edilmektedir. Yani düşünceler bile devletin elinde. Kimse bireysel olarak düşünemez, düşünceleri bu otorite belirler ve O ne derse odur.

Sizi şaşırtmayacak ama yinede söylüyorum, kitap Can Yayınları'ndan. Açıkçası ben gerçekte okumanızı isterim. Hayal gücü çok geniş olan George Orwell o dönemde yaşamış gibi yazmış romanını. Kalemi eline alan kendisi değil de sanki beyni diyebiliyoruz okurken. Kitabı yeni aldığım için içerik hakkında çok şey yazamadım. Kitabı okusaydım da yazmazdım hıhı... Benim yazacaklarım bu kadar umarım kitabı almanıza vesile olmuşumdur. Bu beni çok mutlu eder (Vesile olduğumu nereden bileceksem artık.). Yakın zamanda, filmi izlediğim zaman da film hakkındaki fikirlerimi sizlere sunmak isterim. Bir dahaki paylaşımda görüşmek üzere...

03 Mart 2016

Yalnızlık


       Merhaba değerli okurlar. Paylaşımımda başlıkta gördüğünüz gibi yalnızlığı seçtim. Bunu seçmemin nedeni aslında dinlediğim şarkı. Beni etkilemiş bir şarkı.

      Yalnızlığı çoğu insan çok ister fakat bunu elde ettikten sonra mutluluğu yakalayamaz. Yalnız insan yüzünde tebessümü eksik insanlardır. En azından benim yorumum böyle bana katılmayacak bir sürü insan var. Herkes sevdiği insanların değerini bilmeli. Kendinize bakın ve ne kadar değersiz olduğunuzu görün. Hiçbir insana bir faydanız olmadığını görün. Şimdi de yanınızda olan kişilere bakın. Sizin gibi değersiz insanlara değer verip sizi değerli yapan, sizi seven insanlara.


      Öncelikle dinleyip beni etkileyen şarkıyı paylaşmak istiyorum ve yalnızlık ile ilgili fotoğraflar aşağıda. Ömür boyu yalnızlık görmezsiniz umarım...











Incredipede


            Merhaba değerli okurlar. Henüz bugün keşfettiğim çok farklı beceri gerektiren oyunu sizlerle paylaşmak istedim. Oyunu Windows, Ios ve Android işletim sistemi olan cihazlarda oynayabiliyoruz. Oyunun ikonu göz... Gözüme ilk olarak bu çarptı ve aklıma illuminati saçmalığı geldi. Her göz olan yerde illuminati vardır diyenler geldi. O yüzden göz önemli bir detay...
            Oyunu bugün oynadım ve 1. dünyayı tamamladım. Aslında oyunda sadece 1 tane dünya olduğunu düşünüyordum ama fazlaymış işte. 



            

                 Yukarıdaki Resimlerde ilk iki dünya var. Henüz 3. dünyaya geçemediğim için ilk iki dünyayı gösterebiliyorum sadece. Dünyaları geçmek için, bölümlerde bazı eşyaları toplamamız gerekiyor. İlk dünyada toplamamız gereken 3 meyve var. Vişne, elma ve karpuz. Bunlardan belirli bir miktar biriktirdiğimiz zaman bir sonraki dünyayı açabiliyoruz.

Annita Maslov

            Merhaba değerli okurlarım. Sizlere yeni keşfettiğim bir illüstrasyon sanatçısını tanıtmak istedim. Yaptıklarını gördüm gerçekten harika çizimler ortaya koymuş. Avustralya'nın Melbourne şehrinde yaşayan sanatçı aynı zamanda dövme de yapıyor. Sanatçının yaptığı illüstrasyonlar benim çok hoşuma gidiyor. Neden diye soracak olursanız. Ben böyle karanlık, ürkütücü çizimlerden çok hoşlanırım. Umarım siz de beğenirsiniz sanatçımızın yaptığı çalışmaları.
            Sanatçı çizdiği her şeyi facebook, instagram, tumblr'da paylaşmaktadır. Sadece çizip son halini değil, çizme aşamasındaki fotoğraflardan da koyuyor. Hangi kalemle çizdiğini gösteriyor. Benim gördüğüm kadarıyla sanatçı kurşun kalem kullanmıyor. Sanatçının diğer çizimlerini görebilmek için Blog Instagram
   
           En çok da sanatçının atölyesini beğendim gerçekten... Çok kullanışlı.





02 Mart 2016

Cat Power - Wonderwall



Son zamanlarda en çok dinlediğim cover oldu. Aslında bu parça coverdan bile öte olmuş hani bilmem anlatabildim mi. Charlyn Marie Marshall tekrar tekrar ve çoğu şarkısında da sesine aşık ettiriyor dinleyenlerini.

Bu şarkıcıyı aslında yeni yeni tanıyorum. Daha önce hiç duymamıştımda. İyi ki duymuşum diyorum çünkü sesinde farklı bir duygu var. Bunu ses tonuyla aktarabiliyor. Bilmiyorum bu benim yorumum umarım siz de beğenirsiniz...




       

17 Şubat 2016

MERHABA

       Merhaba değerli okurlar, ilk olarak söylemeliyim ki fazlasıyla eleştiriye açığım. Beni her konuda eleştirebilirsiniz. Eleştirinin tadını çıkartın her türlü. Beğenmeseniz blogumu bana ulaşıp neleri beğenmediğinizi anlatın ki düzelteyim ne varsa.

       Başlangıç yazısının uzun olmasını istedim ama. Hiçbir zaman iyi bir başlangıç ve iyi bitiş yapamadım. O yüzden kusura bakmayın bu konuda. Ama göreceksiniz ki postlar böyle kısacık olmayacak.

       Blogu açtım ve bu blogun bir de Youtube kanalı olacak. Yani olmasını umuyorum değerli okurlar. Eğer Youtube işine de adım atabilirsem bilin ki bu iş tamam. İnsanlara daha fazla şeyler paylaşıp onlara katkıda bulunabileceğim. Belki sadece Youtube yetmeyebilir. Takipçi sayısına bağlı olarak mixlr yayınları, hangouts yayınları. Elim uzandığı kadar çok şey yapmaya çalışacağım. Çünkü bu hayata bir kere geliyoruz. Boş geçirmek var dolu dolu geçirmek var.

      Eğer bu yazıyı okuyorsanız blogumda en az 1 dakika vakit geçirmişsiniz demektir. Çok teşekkür ederim değerli okur...


İnsanın Elinden Kayan Yaşamı

      Selamlar değerli okurlar. Buralara uğramayalı yaklaşık bir yıl oldu. Keyifle yazdığım blogum, iş hayatıma yoğunlaşmamla birlikte diğer...